Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılına ait Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçları geçtiğimiz gün yayınlandı. Araştırmaya göre Türkiye’de mutlu olan bireylerin oranı azaldı.
Mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı 2023 yılında yüzde 52,7 iken 2024 yılında 3,1 puan azalarak yüzde 49,6 oldu. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2023 yılında yüzde 13,7 iken 2024 yılında 0,8 puan artarak yüzde 14,5 olarak gerçekleşti.
İstanbul Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İlker Çayla mutlu birey sayısındaki düşüşü değerlendirdi.
“Mutsuzluk, yalnızca bireysel bir duygu değil, aynı zamanda toplumsal koşulların bir yansıması. Ekonomik zorluklar, işsizlik ve yaşam pahalılığı gibi sorunlar, bireylerin geleceğe dair kaygılarını artırıyor ve toplumsal mutsuzluğu besliyor” diyen Çayla ekonomik eşitsizliğin Türkiye’de büyük bir sorun haline geldiğini belirtiyor: “Zenginle fakir arasındaki uçurum giderek büyürken, orta sınıf giderek küçülüyor. Ev fiyatlarının hızla artması, geçim sıkıntısını daha da derinleştiriyor. Özellikle büyük şehirlerde konut fiyatları ile gelir artışı arasındaki dengesizlik, pek çok kişiyi maddi anlamda zor durumda bırakıyor.”
“Sosyal medya üzerinden sürekli paylaşılan mükemmel yaşamlar toplumsal stresi artırıyor”
“Kentleşme, göç ve dijitalleşme, insanları birbirine bağlamaktan çok, birbirinden uzaklaştırdı” tespitinde bulunan Çayla, aidiyet eksikliğinin ve yalnızlık hissinin, özellikle genç kuşakta belirgin bir umutsuzluk dalgasına dönüştüğünü aktarıyor. “Sosyal medya üzerinden sürekli paylaşılan mükemmel yaşamlar ve başarılar, insanlar arasında karşılaştırmalar yaparak, gerçek hayattaki sıradanlıkla uyuşmayan beklentiler oluşturuyor. Bu da toplumsal stresin artmasına neden oluyor.”
“Alkol ve madde kullanımı arttı, psikolojik destek eksik kaldı”
Çayla, dijital medyanın bu mutsuzluk üzerindeki etkisini şu sözlerle ifade ediyor: “Hayatlarımızı her an sergilediğimiz dev bir sahneye dönüşen dijital platformlarda, herkes en mutlu, en başarılı, en güzel halini ortaya koyuyor. Ancak gerçek hayatta kimse sürekli lüks otellerde, restoranlarda değil, her gün kusursuz görünmüyor ya da mükemmel ilişkiler yaşamıyor. Buna rağmen, başkalarının güzel anlarını kendi sıradan günlerimizle kıyasladığımızda kendimizi eksik ve yetersiz hissediyoruz. Bu da bizi mutsuz, kaygılı ve sürekli kendini kanıtlama ihtiyacı hisseden bireylere dönüştürüyor. Özellikle gençler, yalnızlık ve aidiyet eksikliği gibi duygularla mücadele ediyor. Son yıllarda Türkiye’de de alkol ve madde kullanımı artmışken, psikolojik destek ve sağlıklı başa çıkma yöntemleri konusunda ciddi bir eksiklik bulunuyor.”
Kabul görme kaygısının mutsuzluğu tırmandırdığını anlatırken Çayla “Türkiye’de toplumsal değerlerde yaşanan değişim ve çatışmalar da mutsuzluğu besleyen önemli faktörlerden biri. Kimlik, inanç ve yaşam tarzı konularındaki gerilimler, bireylerin kendilerini ifade etmesini zorlaştırırken, kabul görme kaygısını artırıyor ve toplum genelinde derinleşen bir huzursuzluk yaratıyor” diyor.
“İnsanları gerçek dünyada daha fazla etkileşimde bulunmaya teşvik etmek, uzun vadede toplumsal mutluluğu artırabilir”
Çayla’nın mutlu birey sayısını artırmak için önerisi Türkiye’de kamusal bağları güçlendirecek ekonomik projeler ve sosyal dayanışmayı artıracak çalışmalar. “Kamusal desteği ve gerçek ilişkileri değerli kılmalıyız. Yerel toplulukları daha güçlü hale getirmek, refah devleti uygulamaları, sosyal sorumluluk projeleriyle yardımlaşma kültürünü yaymak, insanları gerçek dünyada daha fazla etkileşimde bulunmaya teşvik etmek, uzun vadede toplumsal mutluluğu artırabilir.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı